Güllük, Anadolu’nun güney batısında, ege bölgesinin güneyinde, Muğla ili Milas ilçesinin bir sahil kasabasıdır. Dağların denize dik uzanmasıyla oluşan pek çok koy, Güllük körfezini dantel gibi süslemektedir. Körfez içinde; Tavşan, Büyükada, Domuz, Yılan, Ziraat, Metelik ve Salih adaları bulunmaktadır. Hakim bitki örtüsü makiliktir. Beldede, zeytinlikler önemli bir yer kaplar. Denizden yükseklik 10 metredir.
Güllük, Mandalya körfezinin kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulmuştur. Güllük’ ün ilk sakinlerinin, 1800’ lü yılların ortalarında Abdülaziz Ağa tarafından, çiftliklerinde çalıştırılmak üzere, Girit, İstanköy, Rodos, Karpathos ve Kıbrıs’ tan getirtilen Rumlar’ dan oluştuğu anlaşılmaktadır. (Kaynak: 19. Yüzyılda Milas Kazası, Dr. Nuri Adıyeke)
Güllük’ ün çevresinde önemli Karya kentleri bulunmaktadır. Bunların en önemlisi Kıyıkışlacık’ taki İasos antik kentidir. Diğeri, Dörttepe köyündeki Bargylia ören yeridir. Bir başkası Ekinambarı yakınındaki Passala antik kentidir.
Güllük, 21 Nisan 1914 tarihinde Nahiye oldu ve uzun yıllar burası Nahiye Müdürleri tarafından yönetildi. Güllük, o tarihte, Milas’ ın; Kazıklı, Selimiye ve Ören’ le birlikte 4 nahiyesinden birisiydi.
Tarihsel gelişim süreci içinde, Güllük’ ün tam olarak gelişimi, 1875 yılından sonra, Milas’ ın denizle olan bağlantısını sağlamaya başlamasıyla olmuştur. O tarihlerde, Milas Güllük arasına yol yapılmış ve Milas’ la Güllük arasındaki etkileşim hızlı bir şekilde gelişmiştir. Güllük iskelesinden vapurlarla yolcu ve mal gelmesi ve gitmesiyle Güllük, hızlı bir şekilde gelişmiştir. Güllük iskelesinde yükleme ve boşaltma işlemlerinin yapılmaya başlanılmasıyla birlikte, sahilde hem depo hem han görevini gören yüksek taş binalar yapılmıştır. Bu binalar Rumlar tarafından inşa edilmiştir. Bunlardan iki katlı binanın üzerinde 1878 tarihi, diğer tek katlı binanın üzerinde ise 1876 tarihi okunabilmektedir.
Muğla’ nın İtalyanlar tarafından işgal tarihi olan 16 Mayıs 1919’da, İtalyanlar askerlerini Güllük iskelesinden çıkararark, buradan Milas ve Muğla’ nın işgalini gerçekleştirdiler.
Meşhur Güllük Dalyanının Rumlar tarafından kurulduğu söylenir. Rumlardan sonra dalyan, Hasan Fehmi Dölen ile Şükrü ve Ziya Toker kardeşler tarafından işletildi. Dalyanı daha sonra Güllük Balıkçılar Kooperatifi işletti. Dalyandan başta yılan balığı olmak üzere kefal ve diğer balık türleri ihraç edilirmiş. Güllük Dalyanının balık yumurtaları çok rağbet gören, lezzetli ve değerli bir besin maddesiydi. Ünü her tarafa yayılmıştı.
Beldenin eski ismi Küllük’ tür. Rumlar zamanında ocaklardan çıkan küllerin sokak ve avlu kenarlarına dökülmesinden kaynaklanıyordu. Bir başka rivayet ise burada kıyı boyunca çok sayıda kireç ocağının işletilmesi ve bunların külleri olduğu şeklinde…
1900’ lü yılların ilk yarısında Denizli Tavas’ tan Yörükler, bahara doğru sürülerini otlatmak için Kocakışla’ ya gelirlermiş. Bu gel gitlerin sonrasında Yörüklerin bazıları önce Kocakışla’ ya, sonra da Güllük’ e yerleşmişler. Güllük’ ün nüfusunun bir kısmı Yörükler’ den oluşur.
Güllük, Atatürk’ ün sağlığında, 29 Ekim 1935’de büstü dikilen ilk yerlerden birisidir. Güllük’ te bir Gümrük Taburu vardı. Tabur, Kocakışla’ nın üstündeki kışla binasında kalıyordu. Tabur, her bölük yüz kişi olmak üzere 3 bölükten oluşuyordu. Gümrükler, Askeriyeden alınıp, Gümrük ve Tekel Bakanlığına bağlanınca, tabur burayı 1948 yılında terk etti. Güllük’ te Yahudiler de ticari faaliyetlerde bulundular. Kimi Yahudiler, burada bakkal dükkanı işletmiş, kimi İngilizler adına madenleri çalıştırmış, kimisi de tarımsal ürün ve maden gönderen acentelikler kurmuşlar.
ETİBANK Boksit İşletmesinin, Güllük’ ün sosyal ve ekonomik anlamda katkısı çok büyüktür. 1970’ de kurulan Milas ETİBANK işletmesi, 1972 yılında Güllük’ e taşındı. ETİBANK yılda 200 bin tona varan maden ihracatıyla beldede önemli oranda ekonomik canlanma ve nüfus hareketliliği yarattı. O güne kadar sigortalı olmanın ne demek olduğunu bilmeyen birçok insan, ETİBANK sayesinde sigortalı olmanın bir sosyal hak olduğunun bilincine vardı. Beldede çoğu insana ETİBANK, bir geçim kaynağı oldu.
Daha önce Milas Belediyesinin Mücavir alanı içinde olan Milas Bodrum Havalimanı, Ekinambarı Köyü ile Kıyıkışlacık Köyü Güllük Belediyesinin mücavir alanı içine alındı.
Güllük, 31.12.1986 tarih ve 19328 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 86-33216 sayılı Üçlü Kararname 6 Haziran 1987 tarihinde belediye oldu. Güllük’ ün ilk Belediye Başkanı İsmail Yiğit’ tir ve bu görevini 1999 yılına kadar sürdürdü. Güllük’ ün ikinci Belediye Başkanı Yavuz Demir’ dir. Bu görevi önce DYP adına, sonra AKP adına olmak üzere 10 yıl devam ettirdi. 2009 yılında ise CHP adına seçime giren Aytunç Kayrakçı, Güllük’ ün 3. Belediye Başkanı seçildi. Aytunç Kayrakçının görevden alınmasıyla yerine vekaleten Tevfik Kırçın başkanlık etmiştir.
Hermiyas Efsanesi
Güllük körfezinde bundan yıllar önce nice mutlu insanlar yaşarmış. Burada herkes birbirini tanır, birbiriyle her şeylerini paylaşırmış. Çocuklar hep birlikte oynarlarmış. Bu çocukların biri olan Hermiyas' ın annesinden başka kimsesi yokmuş. Annesi onu her türlü kötülükten, tehlikeden korur, yanından ayırmazmış. Bir yaz günü, arkadaşları Hermiyas' ı denize açılmaya davet etmiş. Hermiyas annesinden denizde açılmak için izin istediğinde annesi: "Olmaz bir tanem, denize açılmak çok tehlikeli." diyerek izin vermemiştir. Oğluna çok bağlı olduğu ve ona zarar gelmesini istemediği için yapmıştır bunu. Fakat Hermiyas' ın arkadaşları ailelerinden izin almamıştır ve Hermiyas' la alay etmeye başlarlar: "Hermiyas ana kuzusu!" "Kızlar gibi!" "Kaçamaz bizimle annesi bırakmaz ki onu!" Arkadaşlarının bu söyledikleri Hermiyas' ı çok üzmüş. Bunu gören annesi: "Hadi Hermiyas' ım sen de git. Ama ne olur çok dikkatli ol." Hermiyas sevinç içinde arkadaşlarının yanına gitmiş. Egenin tuzlu suları çocuk sesleriyle dolmuş. Rüzgar hafif hafif esiyormuş. Çocuklar yavaşça açılmaya başlamışlar. Bir süre sonra kıyıya geri döndüklerinde kıyı çocuk sesleriyle yeniden şenlenmiş. Ancak aralarında Hermiyas yokmuş. Kara haber tez duyulmuş. Güllük' ün en usta balıkçıları aramaya başlamışlar. "Hermiyas' ı Ege aldı." diyormuş herkes. Balıkçılar körfezin her yerini karış karış aramış.
Ama Hermiyas bulunamamış. Zavallı annesi Hermiyas' ın yokluğunu kabullenememiş. Geri döneceğine inanıyormuş. Bağrına taş basıp beklemeye başlamış. Günlerden bir gün bir balıkçı telaş içinde bağırmaya başlamış: "Gördüm gördüm! Hermiyas' ı gördüm!" diye müjde vermiş. "O halde niye getirmedin?!" diyen herkese: "Nasıl getirseydim, yunusun sırtındaydı. Ben ona yaklaştıkça denize dala çıka uzaklaşıyordu." demiş. Balıkçıya kimse inanmamış. "Yunus sırtında insan taşımaz, seninki hayal." demişler. Ama bir gün Hermiyas' ın geri döndüğünü herkes duymuş. Heyecanla kumsala koşuşturmuşlar. Hermiyas kumsalda sessizce yatıyormuş. Yanı başındaki yunusla birlikte. Anlaşılmış ki balıkçının anlatmaya çalıştığı yunus buymuş.
Yaşlı bir Güllük' lü şöyle demiş: "Şu gördüğünüz üzerinde iyi düşünün. İşte gerçek dostluk budur. Birlikte oynarken yüzgecinin boynunu kestiği Hermiyas' ın ölümü, bu yunusu da ölüme götürmüş. O, dostunu hiçbir koşulda yalnız bırakmamış. Yaşamda da, ölümde de birlikte olmayı yeğlemiş." Bundan etkilenen o zamanın Güllük halkı Hermiyas' la yunusun altından yontusunu yapmışlar. Onları ölümsüzleştirmişler. Derler ki; bugün Selçuk Müzesi' nde teşhir edilen yontu heykelcik bu anının simgesidir.